İSHAK PAŞA SARAYI

 

            İshak Paşa Sarayı, 3. Selim devrinde Çıldır Valısi Hasan Paşanın oğlu İshak Paşa tarafından yaptırılmıştır.(1784­)

 

       Saray, eski Beyazıt Sancağının ortasında yükselen üç tarafı dik bir tepe üzerinde kurulmuştur. Dünyanın sayılı eserleri arasında olan bu sarayın gerçek değeri, yüzyıllar öncesinde, tekniğin, teknolojinin, vasıta­nın ve yolun olmadığı çağlarda, 25-30 km uzaklıktaki Kotis köyün­den ve başka başka yerlerden insan ve hayvan sırtında, dağlar tepe­ler aşılarak getirilen kesme taşlarla yapıldığı ve her taşında el eme­ği, göz nuru bir sanat harikasının var olduğu düşünüldüğünde, daha iyi anlaşılmaktadır.

 

       Aslen Ahıska’lı olan İshak Paşa’nın kendi memleketinden getirdiği Ahıska’lı mimar ve ustaların yaptığı ve Selçuklu mimarisinin hakim olduğu sarayın bir çok bölümle­rinde teraslar oluşturulmak yoluyla çeşitli yapıların bir düzeyde yayılması sağlanmıştır. Ayrıca altında, yer yer yüksek bodrumlar vardır. Saray'a doğudaki tepeden açılan bir kapıdan girilir. Saray iki katlı ve 366 odalı olarak inşa edilmiştir. Topkapı Sarayı ile ya­kın benzerliği olduğu söylenen bu eser, başta kapılar olmak üze­re zengin kabartına ve süslemelerle bezenmiştir.

 

       Sarayın içinde bulunan Cami, tek kubbelidir ve beden duvarları, sarayın iki katı yüksekliğindedir. Terasın köşelerinde pramit biçi­mi kuleler yükselir. Cami'nin üst örtüsünü oluşturan yüksek basa­maklı kubbe, Türkistan'daki kubbelleri andırmaktadır.

 

       Plan şemasına göre caminin kubbe tarafında, dış duvarların kenarlarına yapılmış olan sekizgen türbe, Selçuklu türbe mimari­sine uygun olarak iki katlıdır. Alt kat cesedin defnedildiği yer olup, buraya cenazelik veya mumyalık denilmektedir. Dıştan tü­mü ile kesme taştan yapılan cami ve türbenin pencere kenarları ve yüzeyleri zengin bitki, hayvan motif ve mimari elemanlarla süs­lenmiştir. Bütün sarayın duvarlarının içinde dolaşan bir sıcak su teşkilatı bulunmaktadır. Gerek düşman işgalleriyle, gerek kışla olarak kullanılmasıyla ve genelde iyi korunamaması nedeniyle büyük ölçüde tahrip edilmiştir. Som altından yapılmış orijinal gi­riş kapısının, Ruslar tarafından götürüldüğü ve Moskova müze­sinde olduğu söylenmektedir.. Sarayın restorasyonu için 1956 yılında Milli Eğitim Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünce kompleksin tümü için rölöve ve restorasyon çalışmaları başlatılmıştır.O tarihten itibaren, Devlet ta­rafından finansman ayrılmaktadır. Restorasyon ve onarım adına, tarihi eserler üzerinde hiç yapılmaması gereken vahim hataların da yapıldığı söylenmekte ve görülmektedir.

 

       Sarayı yaptıran İshak Paşa'nın son ömrünü Hasankale Zindan­larında geçirdiği yazılmaktadır. Rivayetlere göre İstanbul'a gi­derken İshak Paşa'ya misafir olan bir İran elçisi, İstanbul'da, Padi­şah 3.Selim'e bu, saraydan, İshak Paşa'nın debdebesinden ve Pa­dişahlık hevesinden bahseder. Bunun üzerine Padişah 3. Selim, İshak Paşa’yı çağırır ve bu ihtişamlı yaşantıyı, bu debdebe'yi so­rar. İshak Paşa'nın cevabı çok ilginçtir: " Devletlü Padişahımızı, Ülkenin en ücra tepesinde, onun şanına layık-ı veçhile ancak öyle temsil edebilirdim." der. Bu söz padişahın gururunu okşar, Paşayı af ederse de başka bahaneyle paşayı 8.Kasım 1797 de Hasankale ‘ye sürgün eder ve 1798 baharında da boğdurur. Ardından İstanbul’da eğitimini sürdürmekte olan İshak Paşa’nın oğlu Mahmut Paşa’ya Sancak Beyliği verilir. Mahmut Paşa’ da sarayın 2.avlusunda babası için bir türbe yaptırır.

 

                                                                                                                                              

Kaynak: İstanbuldaki Doğubayazıtlılar 1989                                                                         

              Doğubayazıt Kaymakamlığı Kültür ve Tanıtım Yayınları 2006

              Doğubayazıt Sempozyumu 2004